İronisi tadında, kısmen didaktik, yerine göre eğlenceli, sıkmayacak kadar kısa, Seksen Günde Devri Alem kitabından sonra beğenerek okuduğum 2. Jules Verne kitabı. Bazı kitaplar gereğinden fazla uzun değiller mi? Evet odaklanamıyoruz, bizde de hata var fakat bütün suç bizde mi? Jules Verne'i bu yüzden seviyorum, genellikle kısa yazmış. Tabii "Denizler Altında Yirmi Bin Fersah" gibi hacimli romanları da mevcut fakat genellikle kısa yazdığı için minnettarım. Artık uzun kitap okuyacak sabrı ve takati kendimde bulamıyorum. Hele başkasının önerdiği uzun romanlara dayanacak gücüm yok. Ancak kendim keşfettiğim kitapların peşine düşmek istiyorum. Listelerden bıktım, evet geliştiriyor ama ben böyle gelişmek istemiyorum. Herkesin aynı eserleri okuyup tek tipleştiği bir dünyadan nefret ediyorum. Kendi kitabımı bulmak istiyorum ya da kendi kitabıma dönmek. Başkalarının tavsiyesiyle kendi kitabıma dönebileceğime olan inancımı yitirdim. Şahsiyetim zarar görüyor, karakterim zedeleniyor, iradem zayıflıyor. Seçmenin özgürlüğüne dönüp bütün takıntılarımdan kurtulmak istiyorum. Bu bir kitap tavsiyesi değildi. Okuduğum kitaptan hareketle bir deneme sadece. Her ne kadar bilim taraklarında bezim olmasa da Jules Verne keyifle okuduğum bir yazar. Hayal gücünün peşinden giden yazarları seviyorum. Bir de ironik, mizahi kitaplara pek rastgelemiyorum, bulunca ne kadar kötü de olsa sahiplenmeye çalışıyorum. Keşke sokak hayvanlarını sahiplendiğimiz gibi kitapları da sahiplensek. Cep yakan fiyatların kol gezdiği şu günlerde ne iyi olurdu. Satın alma sahiplen! Kitapçılar polise şikayet ederse karışmam. İnsanın zihnini çürüten berbat kötü kitapları ise belediye toplasa fena olmaz gibi. Hayvanlar için Allah'ın dilsiz kulları diyorlar ya birileri bu karara karşı çıkıp "Ne istiyorsunuz Allah'ın dilsiz kullarından," diye kötü kitapları savunabilir. Biz de tam burada itiraz edeceğiz. Evet onlar Allah'ın "dilsiz" kulları.
top of page
bottom of page
留言