Yazmak için bütün şartlar olgunlaştı. Kitap tahlili yapmak için açtığım bu site bir iç dökme mecrasına, bir nevi günlük haline evrildi. Aslında bu bile benim şu anki haleti ruhiyemi anlatıyor. İsteklerim var, vazgeçiyorum. Oradan oraya savrulur vaziyetteyim. Evet şimdi o meşhur benzetme geliyor. Rüzgarın karşısındaki kuru yaprak gibiyim. Hatta o bile değilim. Yaprak istemediği bir yer dahi olsa seyahat edip duruyor. Bense ne arzu ettiğim şehirlere gidebiliyorum ne de arzulamadığım. Çakılıp kaldım. Aslında bu da beni pek yaralamıyor. Çünkü gezilecek onca yeri olan şehirlerde de üç yıl boyunca evden çıkmadım.
İnsanlara isteklerimi kabul ettirecek gücü kendimde bulamıyorum. Sen burada kalmalısın diyorlar kalıyorum. Bir konuda haksızsın diyorlar boyun eğiyorum. Amirim mobing uygularsa belki de doğrusu budur deyip susuyorum. Mukavemet sonucunda ne gibi güzellikler meydana çıkar hiç bilmiyorum. Çıkar mı?
Burayı iç dökme için kullanacağımı belirtmiştim. Daha doğrusu burada boş yapacağım. Önceki paragraflarda olduğu gibi.
Neler yapıyorum onlardan bahsedeyim. Bu aralar Anna Karenina’yı okuyorum. Kitap bin sayfa. Oku oku bitmiyor. Aslında ben kitabı biraz da bitirmek için okuyormuşum onu fark ettim. Son sayfayı kapatınca bir işi bitirmenin rahatlığı sebebiyle seviyormuşum.
Geçenlerde “The It Crowd “ adlı bir diziyi bitirdim. Yirmi dakikalık kısa bölümleri olmasına rağmen her bölümdeki kurgu başarısı, müthiş oyunculuklar, ve ortalama mizah beni yeterince memnun etti. Yer yer kahkahalarla güldüğümü de belirtmeden edemeyeceğim. Bir İngiliz dizisi olduğu için de rahatsız edici sahnelerle dolu. Bu yüzden yatırım tavsiyesi değildir. (Aman ne komik)
Neler yaptığımı yazmak beni biraz olsun rahatlattı gibi. Bundan sonra meşguliyetlerimi de buraya aktarayım. Kimsenin okumayacağını da bilsem yazacağım.
Comments